başka neyi sevelim

kırıkkale’den bi arkadaşımız sosyal medya cihazıyla feryat etmiş: “Şampiyon olamayan takımları, iktidar olamayan partileri, gözlerine bile bakamadığımız kızları sevmedik mi hep?”yıllar önce birisi bana sormuş: “neyini seviyorsun bu kadar?”, verdiğim cevabı hala iğneleyerek hatırlar “başka neyi sevelim ki?”“aşk değil, sevgi değil, beşiktaşım; delilik bu…”sizin olamayan birşeyi delicesine sahiplenmek gibi manyaklıklarımız var. belki de gerçekten pek…

federasyonun birinde

aziz nesin’in güzel bir hikayesidir: “memleketin birinde”. aziz nesin hikayelerine taş çıkartıyor federasyonumuz, bir bir yaptıklarıyla yapmadıklarıyla. pek güldürüklü, pek temaşa.gazetelerden giriyorlar mevzuya, sonra bir bakıyorsun kararlar alınmış, açıklamalar yapılmış! hoppala paşam, zeytinburnu sincan… evvel diyemem ama, birisi sanırım aklınca feci şakalar yapıyor. beni kimse bunların ciddi olduğuna inandıramaz!bir sabah kalkıyorsun bakıyorsun ki memleketin gündeminde…

Beşiktaş büyük taştır ve yerinde ağırdır

Açıklama sevgili olmayan ama Beşiktaşlılık duruşumuza göre sayın olan Kültür ve Turizm bakanı Ertuğrul Günay tarafından yapıldı. Peşi sıra farklı gazetelerde birbirinden alakasız köşe yazarları bu görüşü destekler doğrultuda yazılar yazdı. Durum şu ki Beşiktaş’ın semtinden stadını almak için kamuoyu yaratılmaya çalışılıyor. Yalnız bu insanların atladıkları bir şey var, o da artık futbolun da toplum…

biz demiştik bu çetenin resmiyeti var diye

http://bmtb1903.blogspot.com/2009/10/anti-pasaclar.htmlhttp://bmtb1903.blogspot.com/2009/10/icimizdeki-karagumrukluler_15.htmlhttp://bmtb1903.blogspot.com/2009/10/saglam-durun-basak-anlats.htmlhttp://bmtb1903.blogspot.com/2009/10/ilk-defa-bu-mac-ust-kat-ve-alt-kat.htmlhttp://bmtb1903.blogspot.com/2009/10/siyah-beyaz-arasnda-krmz-kedi.htmlhttp://bmtb1903.blogspot.com/2009/10/once-beyaz-kirlendi-krmzya-cevirdi.html daha önce bu yazılarda eşgallerini ve marifetlerini tarif ettiğimiz kişileri beşiktaş jimnastik kulübünün bulmuş olması, ağırlaması falan, sonra da resmi siteden fotoğraflarını yayınlayarak “dağılın” uyarısında bulunması içimizi nasıl ama nasıl rahatlattı bir bilseniz… çetenin elebaşı olarak tarif ettiğimiz kişinin de görevinden seçim sonrası uzaklaşmış olması bi taraflarımızda serin meltem esintilerine neden oldu desek yeri….söylenecek…

çek bir tabure dalikanlı

“çek bir tabure delikanlı…” diye başladı söze…yorgundu ihtiyar, soluklarında kırıklar vardı, saçları beyaza çalmıştı, sırtında sade kahve renginde mont, içinde kolsuz siyah deri yelek, ağzında ya hiç yanmamış ya da hiç sönmemiş sarma, gözleri uzak ve kulaklarında uçsuz bucaksız delikler… sırtı gergin, karnı içerde, ama efelik var serde, işte bu yüzden sağ omuz hafif yukarda…

sarardık ey kartalım, unutma bizi!

izmir’e grup veya tayfaya ait olmayan, “sadece beşiktaşla alakalı” pankartların girmesi yasaklanıyorsa,17 ağustos 2010 akşamı oynanan helsinki maçında izmit depreminin adı okunmuyorsa, üstelik tribünde toplasan 3-4 tane pankart ancak varsa,kapalının tepesine, avea ve telekom reklamlarının önüne, çatı boyunca uzanan bir branda reklamda “futbol sen bizim herşeyimizsin” yazılıysa,reklamlar marka savaşlarına dönüştüyse, ve reklamlar anlamsızlaşıp zedeleyici bir…

medical park sponsorluğu üzerine fikir düşünce ve eleştiriler

“sponsor” zihniyetini bazı kesimlere izah etmem gerekmekte. markalaşmış bir ismin veya kuruluşun sponsor alırken dikkat edeceği hususlar önemlidir. öncelikli olarak sponsor olan firma, sizin firmanızın veya markanızın ismini ve geçmişini lekelememelidir. bazı şirketler ve markalar, size reklam vererek ve veya sponsor olarak sizin kuruluşunuzla özdeşleşebilir. örnek olarak beşiktaş ve beko arasındaki bağlantıya dikkatinizi çekerim. uzun…

gücüne güç katmaya gelen kim?

anlamak güç, bu resim neden burada, çözmek sizin için güç tabi…ilk olarak vikingur takımı internet sitesinden google translate tercümesiyle türkçe yazılmış bir mesaj gönderdi çarşamba sabahı. güzel bir jest, güzel bir “hoşgeldiniz” mesajı. aması yok, teşekkürü ve takdiri hakeden bir hareket sergilediler, inönüdeki maçtan sonra tribünler tarafından alkışlanmalarının boşuna olmadığını gösterdiler.resmin bir diğer ilginç yanı…

loş ve anarşik ışık altında göz yorgunluğu

trt fm’de bir ablam (adını bilen hatırlayan varsa -funda koray diyesim var ama emin değilim) şiir okurdu gece yarıları. istanbula ilk geldiğim zamanlardı ve ümit yaşar oğuzcan ismiyle ben dalardım geceye mesela…eskiden inönü stadında maç izlemeye giderken sergen izlemek vardı, koşmayan, elleri belindeki sergen vardı… istanbula ilk geldiğim zamanlardı, tayfur kaptandı, sahanın kenarında koşu pisti…

infinite loop

yine sil baştan aynı senaryo… şimdiki dünya kupasının 1 numaralı favorisi olan ispanyanın teknik direktörü olan Delbosque’ye sabredemeyip bir kalemde harcayan, rıza hocaya arka çıkıp sonra da kapı önüne koyan değerli(!) yönetimimiz, şimdi de bursayı şampiyon yapan ertuğrul sağlam’a yaptıklarının aynısını mustafa denizli’ye yaptı. koca camiayı aptal yerine koyup günler öncesinden anlaştıkları teknik direktörü açıklamak…